Bu Blogda Ara

27 Eylül 2013 Cuma

Cittaslow - Seferihisar - Sığacık



Yolumuz uzun. Bir gece bir yerlerde dinlemek lazım. Seferihisarı merak eden Arki rotayı çevirir. Biraz yol uzatılır ama Seferihisara gelinir.

Biraz Wikipedia bilgisi verirsek Seferihisar'ın İzmir'e merkezine uzaklığı 45 km’dir. Kuzeyde Urla ve Güzelbahçe, Doğuda Menderes ile çevrilidir. İlçenin batısının ve güneyinin Ege Denizi’ne kıyısı olmakla birlikte ilçe merkezi denizden 5 km içeride bulunmaktadır.

Arki yolda arkadaşını arar ve çok güzel bir tavsiye alır. Çeşme Otoyolu Seferihisar çıkışından sonra 2 Tansaştan dön; kale surlarının içinde Antik Hotel'i görürsün. Sevimli butik bir otel. Sahipleri de öyle. Temiz güzel odaları, küçük sevimli bahçesi ve özenle seçildiği belli aksesuarları... Oda kahvaltı olarak kalınıyor. 2 kapısı var. Biri caddeye diğeri ise kalenin içine açılıyor.

Atnik Hotel Sığacık'ta. Yani Seferihisar'ın sahilinde. Sığacık; küçük sevimli sakin bir yer ama koskocaman bir yat limanı var. O nedenle küçük yöresel yerler kadar "ciks" yerlere de sahip. 

Kaleyi gündüz dolaşırken çekime denk geldik. Keman sesi eşliğinde kaleyi gezmek de ayrı güzeldi.

Kalenin dışındayken ben en çok ortak oturma alanlarını sevdim. Çay bahçesi kısmı da balıkçı kısmı da ortak oturma alanına sahip. Bölünmeyen koskocaman iki düzlük aslında ikisi de. Çaybahçesinin üstü kapalı. Bir tarafında çocuk parkı, çayır çimen; diğer tarafında küçükbir yol ve kafeler. Hepsi bu ortak alana servis yapıyor. Burayı bölelim şuraya kadar senin buraya kadar benim yapıp ortamı küçültmemişler. Balıkçılar daküçük bir derenin üstüne yerleşmiş böyle bir köprü gibi. Sandalyelerde kime ait olduğu yazsa da ayrım yok herkes aynı yerde hep beraber topluca ve birlikte. Bu arada bu kısımda alkol yok. Ama balıklar leziz. Alkollü güzel lokantalar restoranlar da mevcut Sığacık'ta.



Pazar günleri pazarı kuruluyor kale içine. Sevimli mi sevimli. Meyveci sebzeci bir tarafta turistik kısım bir tarafta gibi. evlerinin önüne dolmalarını böreklerini çıkarıyor teyzeler. El emeği göz nuru iğne oyaları, örgü işleri, takılar, ada çayları, tatlılar , tuzlular...

İnsanların birbirleriyle konuşmaları, sokak, turistler o kadar güzel ki sırf pazar için uğranır Sığacık'a. Teyzelerden börekler, kekler kurabiyeler alınır dolaşılıp ;İzmir'e geri dönülür.



Arki geçerken uğradığı için denize girmedi. Ama deniz çok güzel görünüyordu. O da bir daha ki sefere.

Not: Kavak Yellerini izlediyseniz kendinizi çok içinde hissedebilirsiniz. Kale içindeki bir duvarda yazısı bile hala durmakta...


18 Temmuz 2013 Perşembe

TEB'in İŞKUR ilanı üzerine

Olay: iş görüşmesi
Yer: katılım bankalarından biri
Aday: Arki'nin yakın bir arkadaşı (kadın)
Referans: adayın mezun olduğu okuldaki hocasının referansı ile yine aynı bölüm mezunu katılım bankasında çalışmakta (erkek)

Aday olayı anlatmaya şöyle başladı; " Ben annemden, çevremden şunu gördüm, bankaya resmi kıyafetle, siyah etekle gidilir." 

Aday diz üstü (mini olamayan) eteğini giyer, üstüne beyaz gömleğini iş görüşmesine gider. Bankada müşterilerle ilgilenmeyen, yazılımla ilgilenecek bir departmanda olacak aday olduğu iş. Adayın başı açık. Görüşmeye gittiği için özenir makyajını da yapar güzelce.

Bankanın kapısına gelir. İş görüşmesine geldiğini söyler; ancak içeri giremez. Referans ile beraber bankanın yanındaki Carrefour'un kafesinde görüşürler. Referans niye böyle geldin der sanki çok abzürtmüş gibi ve tabi ki iş olmaz.

-----

İş yerinde bir arkadaş bir gün bana buradaki herkesin aşağı yukarı aynı kafada olduğunu söylemişti. Ben de ona "sen olsan işe alırken görüşmede insanları sana zıt mı seçersin?" demiştim. 

Özel sektör. Adamın kendi işyeri. Kalkıp da her gün rahatsız olup kavga edeceği birini neden işe alsın?

Devlet herkesi kucaklamalı. Vatandaş olan herkes yandaş/yoldaş olup olmamasına bakılmaksızın kalifiyesine göre iş sahibi olmalı. Ama özelde karışamıyorsun. Devlet nötr olmalı, özelin böyle bir zorunluluğu olmamalı. Ama ilana sen başvurma demek de, sen binaya giremezsin demek de hoş değil. 

-----

Olay: İşe kabuledilmek
Yer: anadolu'da bir ilçe (İstanbul, Ankara arası bir yerlerde)

Bu ilçede bir tane fabrika var. Büyük olan kurumsal olan,herkese verebilecek kadar işi olan o. Patron islamiyetin hoşgörü dini olduğuna değil, bir şeyleri zorlayınca olacağına inanalardan. Başın açıksa onun fabrikasında çalışamazsın. İçki içmeyeceksin (tabiki de dışarıda, iş yerine sok da görelim). İlçede içki içilen mekanlar bir bir kapanır. Belediye ruhsatı zor vermeye başlar. İnsanlar arabalarına içkileri alıp dağ bayır çıkmaya, dönüş yolunda virajı alamayıp uçurumdan uçmaya başlarlar. 

----

Arki'nin anlamadığı nokta:

AYNI GÖRÜŞÜ TAŞIYAN KADIN TÜRBANLI OLDUĞU/OLMADIĞI İÇİN DIŞLANIRKEN ERKEK NEDEN HEP ÖZGÜR?

16 Temmuz 2013 Salı

Bir Taşınma Hikayesi

Ömrümde 3 kez taşındım. Birinde 2 yaşındaymışım onu saymayalım, 2 kez diyelim. Hep aynı semtteydi evlerim. İlk evimde 18 sene oturduk. 20 yaşımdaydım taşındığımızda. Benim için ev diye başka bir kavramın olmasına alışmak zaman aldı. Üstelik 18 sene aynı evde oturunca eşyaları da neredeyse hiç elden geçirmemiş oluyormuşsun. İstifçi değilim atarım desen bile kıyıda köşede bir sürü şey birikmiş oluyormuş.

Sonra o eve bir başkası gelmeden önce son bakış. İçi boş. yerlerde bir iki parça eşya veya kağıt... Evden çıktığımda nasıl ağladığımı ben bilirim. Kiracı taşındı oraya. Annem babam gitti. Ben gitmedim. Neredeyse 1 sene boyunca önünden geçsem daha kısa yoldan eve gideceğimi bile bile geçmedim. 1 buçuk seneyi geçmişti biz boşaltalı kiracımız çıktı. O zaman tekrar girdiğimde kasvetli ve basık geldi. Yeni evime o kadar alışmışım ki eskisini hiç özlememişim. Üstelik eve bakmaya gelenlere de gezdirdim. Sonra sattık orayı. Özlediğim yanlarım olsa da o evi kiralamak daha çok sorunmuş içimde. Satılınca rahatladım nedendir bilinmez.

Sonra ikinci evim. İki sene oturduğum yer. Çabucak alıştığım ama çabucak vazgeçtiğim. Yine her gün önünden geçtiğim ama duygusal olarak ayrılmanın beni zorlamadığı. Aslında çok sevmiştim onu. Mutluydum. Belki hatırlar, belki başka şeyler... dedim ya çabuk vazgeçtim sanki.

Şu an ki eve taşınmamız o kadar sıkıntılıydı ki, kulaklarımı her şeye kapatıp yokmuş gibi davrandığım bir süreçti. Bizim evi boşaltmamız lazım. Taşınacağımız yerdeki çıkmıyor vs.

Ev bizim ev. Kirayı mahkeme yoluyla alcağız, aidatını vs ödemeyeceksin, üstüne ben çıkmıycam diyip zorluk çıkaracaksın. Mahkeme uzar ben bir sene daha otururum diye göz dağı vereceksin. Üstelik taşınmak için 1 aylık kirasını geri vermemizi, kaporasını ve kiralamayı düşündüğü evin ev sahibiyle konuşup parasını indirmesini sağlamamız istendi. Aylarca babamın sinir krizleri ile geçen korkunç bir süreç.

Sonuçta evimize kavuştuk. Herkes çalışınca ve evde ustalar vs yerleşmemiz pek uzun sürdü. Her gün 2 koli boşaltınca bir haftada anca taşındık denilebilir.

Ama yeni ev güzel. Ve ben taşınmalara, ayrılıklara alışmaya başladım...

12 Temmuz 2013 Cuma

KASKO - TRAFİK SİGORTASI

Hoş geldin. İlk yazımın kasko ile ilgili olması tercih ettiğim bir şey değil ama olacak artık.


İki haftadır işim kasko. İlk önce kulaktan dolma bildiğim her şeyi silip kasko neymiş ne değilmişi öğrenip, danışıp kendimi junior kasko uzmanı ilan ettim denebilir. E o zaman anlatalım bakalım kasko neymiş yenilir miymiş içilir miymiş?

İlk önce trafik sigortasını anlatalım.

1) Trafik sigortası ZORUNLUDUR!!!
     Nedeni çok basit aslında. Trafik sigortası kazada kusuru olmayan tarafın hasarını karşılar yani koruma amaçlıdır. Adama gidip çarpmışsın adam zor durumda zaten bir de masraf çıkmış onu bari öde. Her sene belli bir ücret ödeyerek hasarların büyük bir miktarını karşılamadı sağlar.(Tabi kalkıp son model bir bmw ye çarparsan o para yetmez bir miktarda cebinden vermen gerekir. Bunu önlemek için trafik sigortasının üstünü tamamlayan kasko poliçeleri var ki bunu daha sonra anlatacağım.) 
2) Trafik sigortası her sene yenilenir. Yaptığın kaza sayısı, yaşın, araban, mesleğin vb. özelliklerin bu fiyatın değişmesini sağlar.
3) Trafik sigortası hemen hemen çoğu araç sahibi için en ucuzu seçilen sigortadır. (çünkü araç sahibine görünür bir faydası yok)
4) Trafik sigortası bitmeden hemen yenilenmelidir. Ceza yersiniz yoksa.
5) Trafik sigortası size karşı açılacak manevi tazminatları karşılamaz. (kasko'nun karşılayanları var.)
6) Trafik sigortası taksitlendirilemez

Vee sıra kasko sigortasında. Aslında şunu demek lazım. Trafik sigortasının yapamadığı herşey için kasko.

1) Kasko isteğe bağlıdır. Yani arada boşlukların olabilir, hiç yaptırmaya bilirsin, arada boşluk vermeksizin yaptırabilirsin. Süresi yine bir senedir.
2) Kasko kaza sonrası olabileceklere karşı sizi güvence altına alır. Sizi kollar ve gözetir.
3) İlk senaryomuz şu; diyelim ki kaza yaptınız hata karşı tarafta. Karşı tarafın trafik sigortası hasarınızı karşılayacak; ancak gidip kendiniz yaptırırsınız. Kasko öder ve sizin yerinize karşı tarafın sigortasından tahsilat yapar. Ödemeyi siz beklemezsiniz.
4) Senaryo iki; kazada hata sizde. Aracınızın hasarını karşılar. İster yaptırın size geri ödesin, ister o yaptırsın. Ayrıca poliçede orjinal parça mı yoksa muadili mi olacağını seçebiliyorsun. Öyle sonradan değişme falan yok. Bak arkadaşım orjinal demişim orjinali karşılayacaksın.
5) Asistan hizmetleri diye genelleyebileceğimiz hizmetlerden yararlanırsın. Nedir onlar; gelir arabanı alır (hatta bazıları arabayı çekerken sizi alacak aracı da yollar. Bazı şirketler konaklamanızı da karşılar). Aracın tamirdeyken yedek araç hizmeti alırsın (otomatik vites isteğini belirtebiliyorsun) ancak araç hizmetinde çoğunlukla gün sınırı oluyor.
6) Yetkili servislerde geçerli mini onarım diye geçen hizmetleri var. Aracındaki ufak tefek çizikleri götürüyorsun ücretsiz yaptırıyor. 
7) Yılda belli bir sayısı olan ücretsiz cam değişimi imkanı oluyor. 
8) Ferdi kaza sigortaları dahil olabiliyor. Vefat, süreklik sakatlık ve tedavi masraflarını karşılayan bütçeleri oluyor. Poliçede bu meblağların yazması gerekiyor.
9) İhtiyari mali mesuliyet meblağları, kişi başına kaza başına ve kaza başına maddi olarak karşı tarafa ödenecek ekstra ücretleri karşılar.
10) Taksitli olarak alabilirsin; ancak taksit miktarı ödeyeceğin primi etkiler.
11) Hasarsızlık indirimi diye bir konu var. Aracınla kaç senedir kaza yapmadıysan her sene artan indirim oranlarıyla karşılaşıyorsun. Sırf bu nedenle hasarlarını ceplerinden karşılayan insanlar var. Mini onarımlar veya belli bir miktara kadar hasarsızlık bozulmaz uygulamaları olan poliçeler bu açıdan kurtarıcı olabiliyor.
12) Kasko primi yediğine içtiğine göre değişiyor desek yeri var aslında. Yaş, cinsiyet, araç markası, araç modeli, araç rengi, kaza yapıp yapmaman, aracı kaç kişinin kullandığı, kullanan kişinin mesleği, yaşadığı şehir vb. başlıklar kaskonun içeriği ne olursa olsun fiyatta büyük oynamalar yaratıyor.
    - gençsen kaskon daha yüksek (25-30 yaş altı)
    - kadınların ki erkeklere göre daha düşük
    - bazı araçların hızlı gitmeye müsait olması, bazılarının parçalarının değerinin çalınma riskini arttırması gibi nedenlerden kasko fiyatı değişiyor
    - bazı araç modellerinin kaza istatistikleri daha fazla bu nedenle primi yükseltiyor. Küçük araçlarınki büyüklere göre daha fazla bir yüzdeye sahip.
    - kırmızı renkli arabalar daha çok hız yaptığı gibi bir görüş olduğu için fiyatı arttırdırığı söyleniyor. açık renkli araçların kaskosu daha düşük
    - bu araçla yapmadın ama ya daha önce? veya geçen sene kaç kaza yaptın? Bunlar kaskonun fiyatlarını etkiliyor. Hatta yıl içinde büyük çaplı fazla kaza geçirenlere şirketler kasko yapmak istemiyor veya çok yüksek fiyat veriyor.
    - aracı tek kişi kullanıyorsa primler daha düşük
    - öğretmenlerin, doktorların primleri daha düşük. Taksicilerinse yüksek
    - bazı firmaların sigorta şirketleri ile anlaşmaları var. Eğer onlardan biri ile çalışıyorsan kaskonda indirim kazanıyorsun.
    - Nerede yaşıyorsun? İstanbulda mı? Primin en yüksek. Nedeni sormaya bile gerek yok ama söyliyim en çok kaza istanbulda. Hatta Ankara ve İzmir'in kat kat üstünde.
    - ve bilmediğim veya unuttuğum bir çok sebep
13) 1 Nisan 2013'ten sonra yasa gereği sigorta şirketleri sadece 4 farklı kasko yapabiliyorlar:
    - Dar kasko
    - Kasko
    - Genişletilmiş Kasko
    - Tam kasko
Kasko standart hemen hemen en zarurileri kapsamakta. Dar kaskoda bir iki maddede değişiklik olmakta. Genişletilmiş kasko güvence kapsamına alınabilecek herşeyin bir-iki madde eksiği denilebilir. Eğer her şeye bir cevabım olsun diyorsan işte sana tam kasko.
14)İnternetten satın alacağınız kaskoların çoğu genişletilmiş kaskodur.
15) Muafiyet diye bir şey var bir de. Mesela poliçen %10 muafiyetli. Aracın çalındı veya pert oldu. Aracının kasko değer fiyatı 35000tl. Sigorta firması muafiyetli olmasaydı sana takır takır 35000tl verecekti. Ama sen dedin ki ben çok kaza yapmıyorum primim düşük olsun ben muafiyeti karşılarım, bu nedenle sigorta şirketi sana 31500tl (35000tl-3500tl) ödeyecek. Muafiyet bu. Primin düşsün diye bu bedeli göze alıyorsun.
16) Kaza sonrası acenteni arayabilirsin, sigorta şirketini arayabilirsin ya da servise götürebilirsin. Hepsi senin için işlemini başlatır.
17) Kasko yaptırdın ve aracını sattın. Kaskonun geri kalan parasını iade ederler; çünkü kasko devrolmaz.
18) Yeni araba aldığında kasko taşınmaz eskiden yeniye; ancak kasko bölünürse fiyat yükselir diye korkuyorsan kaskonu ben yeni araç alacağım diye dondurabilirsin.
19) Hasarsızlık yüzden firma arası geçiş yapsanda devrolur. Sistem buna izin veriyor.
20) Sigorta şirketlerinin iyi müşterileri ve kötü müşterileri var. Fiyat bunlara göre de değişiyor.
21) Aracını deprem, terör, sel baskınına, doluya göre sigortalattın. Ama aracına yıldırım düştü. Kasko sadece %15'ini öder.
22) Kredi çektiğin bankadan kasko yaptırmak zorunda değilsin; ancak kredinin yatırılması için acil kasko yaptırman gerekmekte. 




Kasko yaptırmak aslında çok zor değil; ancak nedense bilen birine yaptırmak hep daha kolay geliyor. Poliçede nelerin kapsadığını haklarını bilmende yarar var. Hep en ucuzuna gideceğiz ama belli başlı olmazsa olmazların varsa onları kontrol et. Yukarıda saydıklarım hepsi poliçende olmayabilir. 

Biraz külfet gibi gelen konular. Beklentin aracına göre, yaşadığın iline göre değişir elbette. Mesela küçük şehirde yaşayıp 30000tl'nin altında aracın varsa sigortaya gerek yok diyen de var; kasko güvencedir ne olacağı belli olmaz diyen de. Sen karar vereceksin.

Şimdilik aklımdakiler bunlar.
Tekrar görüşmek üzere

5 Temmuz 2013 Cuma

Merhaba


Daha önce de blog kullanmaya/yazmaya niyetlendim ama hep bir şey çıktı bir şey oldu. Varsın kimse okumasın dertlerimi yazayım dedim ve buradayız ve sen okumaya gelmişsin. HOŞ GELDİN :)

Kendimden bahsedersem eğer, İstanbulluyum, yeni mezunum şu an için ve küçük olağan sıradan dertleri olan bir insanım.

Ne yazarsın buraya dersen eğer, HER ŞEY. Kafama takılan, anlatmak istediğim, silinsin gitsin anılarımdan istemediğim her şey burada.

Ve tekrar diyorum sana. 

Hoş geldin.
Arki